Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü





 Blog'umu açmam vize zamanlarıma denk geldiği için ne kitap okuyabildim ne de siteyle ilgilenebildim. Sonunda bitti vizeler ve ben Tüyap'tan almış olduğum kitapları okumaya başladım.

 Bu benim ilk kitap yorumum olduğu için çok sevdiğim bir yazarla açmak istedim. Aslında ilk yapacağım kitap yorumu Elizabeth Hoyt'un bizde çıkan son kitabı Saklı Şehvet olacaktı ancak aklıma başka birisi geldi. O kişi de Julia Quinn.

 Bu yazarın gerçekten bendeki yeri ayrıdır. İlk okul 5'ten lise 2'ye kadarki dönemimde kendime uygun kitap türü bulamadığım için kitaplarla arası baya açılmış biriydim. Ayşe Kulin'in Veda ismi romanıyla kitap dünyasına geri dönüş yapmaya başladım. 1-2 ay sonrasında 3 tarihi aşk romanı almıştım ve ilk ikisi beni memnun eden kitaplar değildi. Sıra Julia'ya gelmişti, kitabı daha ilk sayfalardan beni çekmeyi başarmıştı. Bitirmem biraz uzun sürse de ben o kitaptan oldukça etkilenmiştim. Böylece Julia hem tarihi aşk türünü sevmemi sağlamış hem de kitap aşkımı yeniden alevlendirmişti.

 Yapacağım ilk yorumu da bu kitaba yapmak istedim. Başlıkta da görüldüğü gibi benim kitap kurdu olmamı sağlayan kitabının ismi Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü. Çok fazla tarihi aşk romanı okudum ve bir çoğunu da sevdim ama hiçbiri bu kitabın üstüne çıkamadı benim gözümde. 4 sene geçmesine rağmen arada açar okurum.

 Bir kere yazarın kalemi harika. Hangi kitabı olursa olsun yazar resmen sizlere o kitabı yaşatıyor. Ayrıca diğer tarihi aşk yazarlarından farklı olarak güçlü bir mizah anlayışı var. Çoğu yerlerde sizi gülmekten yerlere yatırırken hüznü de işlemesini iyi biliyor. En güzel örneğini bu kitapta yaratmış. Şahsen ben sonlara doğru baya ağlamıştım. Her okuyuşumda da ağlatmayı başarıyor.

 Hele karakterler, bu kitapta sevmediğim tek bir kişi yoktu -Fiona'yı saymazsak ama o da bir yerde görülüyor- Özellikle Miranda'ya bayılıyorum ben. Kitaplara aşık biri; zaten günlük tutan birinin kitap sevmemesi mümkün görünmüyor bana. Aşkına da sahip çıkmayı çok iyi biliyor. Bir iki yerde bocalasa da suçlusu tamamen Turner'dır.

 Eğer Jack olmasaydı -yazarın Kayıp Dük kitabının baş karakteri- yazarın aşık olacağım erkek karakteri Turner olurdu. Yaralarına merhem olmayı çok isterdim. İlk eşinin attığı kazıklara kadar kendisi iyiliğe inanan ve centilmen biri. Eşinin kaybından sonra hayata küsmüş, ruhunu kaybetmiş biri olarak karşımıza çıkıyor kitapta. Sonlara doğru baya öküzlük yapsa da yaptığı hatayı geç fark etse de yine de kıyamam ben ona.

 Olivia tam bir cadı :D Kitabın eğlence kısımlarını oluşturan kişi diyebilirim Olivia için. Çoğu benzetmeleriyle beni baya güldürmüştür.

 Tarihi aşk sever biri olarak eğer bu kitabı okumamışsanız çok şey kaybediyorsunuz derim.

Comments

  1. Güzel yorumdan sonra okuma listeme aldım kitabı ;)

    ReplyDelete
  2. İlk kitap yorumu. Ne kadar özel :-)

    Demin başka bir yazında yazdığım gibi Julia Quinn ile geçen sene tanıştım ve çok sevdim. ilk okuduğum kitabı Cennet Gibi idi. Birkaç kitabını okuduktan sonra bu yazarın bütün kitaplarını okumalıyım dedim. Bu sene yeni kitap almama sözüm var ama seneye Julia Quinn senesi olacak :-)

    ReplyDelete

Post a Comment