Ben iyi bir adam değilim. Değilim işte. Biliyorum. İçimde, dünyada en ufak ışık zerresi bile bırakmayacak kadar karanlık var. Ama zarar veremeyeceğim biri var, söndürmeye cesaret edemediğim tek bir ışık… Karissa. Benim bir canavar olduğumu düşünüyor ve belki de öyleyim. Onu her dokunuşumla ürkütüyor, ruhuna işkence ediyorum. Ama ben tek değilim. Dünya canavarlarla dolu ve en tehlikelileri ben değilim. Onların yanına bile yaklaşmıyorum. Tanrı bana yardım etsin ki onu seviyorum. Seviyorum işte. Ve Tanrı, onu benden almaya çalışan herkese de yardım etsin.
******************************************************************
Kaldığı yerden devam eden serimizi bu sefer Naz'ın gözünden dinliyoruz. Sonu merakta bıraktığı için ve erkek gözüyle analatılan kitap tarzını daha sevdiğimden elime büyük bir hevesle aldım.
Bana göre kitabın yarısı benim için olumsuzdu. Fazla iç ses, az hareketlilik ve Karissa-Naz arasındaki sorunlarda herhangi bir ilerleme görmedim kitabın ilk yarısında. Kitabın 2. yarısını ise okumaktan oldukça zevk aldım.
Kitapta hoşlanmadığım diğer bir kısımsa Naz'ın çok fazla "Haa" demesiydi. Bir iki kelime daha gözüme çarpmıştı ama şu an hatırlayamıyorum.
Aslında bir kitapta iç ses gereğinden fazla ise, o kitabı okumak benim için işkenceye dönüşür ve o kısımları çabucak geçerim. Denildiği gibi, bu kitapta da fazla iç ses var ama o içi ses olmasaydı kitap baya boş bir şey olurdu. Ben o iç ses sayesinde Naz'ın kişiliğini ve psikolojisini daha iyi kavradım.
Karissa aynen bıraktığımız gibi, yine her şeyi oluruna bırakmış bir vaziyette, dünyadan bir haber dolaşıyor. Fakat Naz'ın gözüyle bakılınca Karissa'ya o kadar da gıcık kapmadım kitapta. Yani eh'lik bir karakter şu anda Karissa benim gözümde.
2. kitabın dili benim için daha güzeldi. Beğendiğim bir sürü cümleler vardı. Belki bir ara burada paylaşabilirim. Ama şu bölümü yazmazsam olmaz. Aslında kitap psikolojik ve dram ağırlıklı olmasına rağmen şurada ciddi kahkaha attım.
"Konu açılmışken, tarihe karar verdin mi? Düğün konusunu hiç düşündün mü?"
"Hayır."
"Hayır," diye tekrarladım.
"İstemediğimden değil," dedi. "Sanırım istiyorum."
"Sanırım istiyorsun."
Yüksek sesle homurdandı. "Şunu yapmaktan vazgeçer misin?"
"Neyi yapmaktan vazgeçer miyim?"
"İşte bunu! Söylediğim her şeyi bu tonla tekrar etmekten."
"Bu tonla söylediğin her şeyi tekrar etmekten mi?" (Benim için kayışın koptuğu yer :D :D)
"Naz!"
*************
"Sanırım istiyorum. Bana evlenme teklif ettiğin günkü hislerim değişmedi. Aslında teklif etmemiş olsan da."
"Teklif etmedim mi?"
Şu sahne aklıma Kur'an satan Adanalı genci getirdi ister istemez :D
Bu kitabın puanı Goodreads'ta baya yüksek. Yaklaşık 4.30 civarlarında. Bizdeki yorumlarla Goodreads'taki yorumların fazla uç noktalarda olması baya şaşırtmıştı beni başta. Sonra bunun kültür farkından kaynaklı olduğunu düşündüm. Bize göre, ortada bir sorun varsa tamamen olmasa da onu çözecek bir yöntem vardır. Ve romantik kitaplardaki problemli erkek karakterler bir şekil bunun üstesinden gelir. Bu kitapta ise Naz'ın sorununa çözüm yok gibiydi. Daha doğrusu kitabın sonuna kadar bize yansıtılan bu oldu, Naz sonlara doğru kendimi düzeltmeye çalışacağım diye Karissa'ya sadece söz veriyor. Emin değilim ama 3. kitap çıkabilirmiş gibi geliyor bana bu durumdan dolayı.
Seriyi okumak isteyenler için söylüyorum. Bu seri kesinlikle bir aşk romanı değildir. Psikolojik ve gerilim tarafı daha ağır basan bir seri. Eğer romantizm okumak istiyorsanız istediğinizi verecek bir roman değil, haliyle sizleri de fazlasıyla hayal kırıklığına uğratacaktır. Eğer dediğim yönlerden bakarsanız hoşunuza gidebileceğini söyleyebilirim.
Puanım:4/5
Naz'ın içsel hesaplaşması ruhumu daraltmıştı... Son dediklerine kesinlikle katılıyorum. Büyük harflerle yazmak lazım BİRAŞKROMANIDEĞİL. :D
ReplyDeleteNormalde ben de bir kitapta uzun uzadıya yazılmış içsel hesaplaşmalardan nefret ederim. Fakat yazarın kaleminden olsa gerek bu sefer çok fazla sıkılmadım, daha doğrusu kitabın 2. yarısına gelince sevmeye başladım. Yoksa ilk yarıda atlamadığım yerleri yok dersem yalan olur :)
ReplyDelete