Ne zamandır bu yazıyı yazmayı çok istiyordum. Hazır blogla uğraşacak zamanım oldu, sizinle düşüncelerimi paylaşayım.
Biliyorsunuz ben romantik tarzda kitaplar okumayı seviyorum. Benim gibi romantik kitap okumayı sevenler önceden yabancı yazarları okuyordu. O dönemlerde Türkler romantik kitap yazmıyordu. Yazmaya kalkışsa da çevre "Aşk kitabı mı yazılırmış?" diye küçümsüyordu. Romantik kitap okuyanlar da hakaretlere maruz kalıyorlardı. (ki şu anda bile bu kafada olan çok insan var)
Romantik hikaye yazanlar için en uygun adres Facebook'tu. Yine de hikayeler fazla kişiye ulaşmadığından önyargılar devam ediyordu. Sonra Wattpad, Türkiye için sayfasını açtı. Bu, özellikle romantik türde hikaye yazanlar için bulunmaz bir nimet oldu. Zamanla da bu hikayeler kitaplaştırıldı. Yıllar önceki sert eleştiriler eskisi kadar sıkça yapılmamaya başladı. Romantik kitap okuyanlar ve yazanlar daha rahatladılar.
Buraya kadar her şey güzel. Ama nasıl Türk romantik dizilerinin klişeleri varsa, Türk aşk romanlarının da kendine göre klişeleri var. Şu ana kadar okuduklarım arasında bir Rita'yı bir de Jennifer'ı yaşlarından olsa gerek o klişelerden arınmış olarak görüyorum.
İsterseniz o klişelere kısaca göz atalım:
1) Zenginlik: En olmazsa olmaz ögemiz. Dizilerdeki gibi hikayelerde de bütün erkek karakterlerimiz çok ama çok zengindir. Hepsi de iş adamıdır. Kızlarda ise durum değişiyor. Bazıları erkek kadar zengindir, bazıları ise zorlu bir hayat sürüyordur.
2) Araya giren eski sevgili/baş karakteri kapmak isteyen kişi: Bu kişi garanti kötü biridir. Kadın olan sürekli dedikoducudur, sadece kendini düşünür ve güzelliğiyle herkesi kendine hayran eder. Erkekse yine kendini düşünür ve istediği kızın başkasını sevdiğini anlayınca cinayet işlemeye kadar yol alır. Bazılarında baş karakterden daha iyi olanlar vardır ama onları da ne hikmetse çevresindeki hiç kimse sevmez, baş karakterler de dahil.
3) Sert erkekler: İstisnasız hepsi soğuk, sert mizaçlı, çevresi tarafından saygı duyulan ama fazlasıyla korkulan erkekler. Sonra bunların hayatına bir kadın girer ve işler değişir.
4) Baş erkeğin sululuğu: İşte burası yazarların en büyük hatayı yaptıkları yer! 3. maddenin devamı olarak, baş kızımızdan etkilenen erkek en başta etkilendiğini belli etmemek için fazlasıyla kırıcı davranır. Sonra bel altı sohbetlerine kayar. Aşık olduğunu anladığında artık o sertlik gider, yerine abartı bir şekilde şirinlikler yapma kısımları başlar. Sonrasında odun erkek birden romantik cümleler kurmaya başlar ve bir yerden sonra bunu iyice abartır. Bu arada bel altı sohbet de devam eder.
5) Abartı kıskançlıklar: Bu kişi kesinlikle baş erkek karakter olur. Kadınını değil başka erkeklerden, arabalardan, kullandığı eşyalara kadar kıskanarak benim gibi bir okuyucuyu iyice çileden çıkarır.
6) Aile bağları: Hele bu maddeyi hiç anlamıyorum. Hangi kitaba baksam hepsinde birbirleriyle hiç alakası olmayan kişilerin ya bir ailevi bağı çıkar ya da iki ailenin bireyleri bir şekilde birbirlerine aşık olur.
7) Yabancıları Türkleştirme: Bazen yazarlar hikayeye İngiliz veye Amerikan vatandaşı olan karakterler katar. Peki, niye yazarlar yabancı karakterlerini de Türkleştirme çabasına girer? Bakıyorsunuz İngiliz olan Amelia, kına gecesi yapmış veya İngiliz olan sevgilisinin kafasını "Ben de çeyiz düzeceğim!" diyerek şişiriyor. Öyle yapacağınıza karakterleri olduğu gibi Türk yapsanız daha hoş olmaz mı sizce?
8) Uzun sayfalar: Bu kısım da ne yazık ki hoş değil. Yabancı yazarların sayfa sayısına bakıyorum azami sayı genelde 400 oluyor. 400'ü geçenler de olay akışına göre normal kalıyor. Yine de 500 sayfa yazmadıklarından adım gibi eminim. Bizimkilerin yazacağı en az sayfa 500 olmak zorunda diye şart mı var acaba merak ediyorum. O 500 sayfada olanlar şu şekildedir: "Dilara, o erkekle görüşmeyeceksin diyorum sana!" "Bana ne yapıyorsun sen, sürekli seni düşünüyorum." "O kıyafetinle göz kamaştırıyorsun, acaba partiye katılmayıp başka bir şey mi yapsak?" Ana konu anca sonlara doğru 5-10 sayfada işlenir ve çözülür. Sonra "Seni seviyorum." Kapanış.
9) Yan çiftler: Beni en çok deli eden kısım. Kitapta ana çiftin kapladığı sayfa az olursa başvurulan yöntem. Bunda ya çiftler ufaktan tanıtılır (ki o ufak tanıtım baya sayfa kaplar) sonraki kitap için zemin hazırlanır ya da o kitabın içinde sevgili olurlar. Daha korkunç olansa bazılarında yan çift birden fazla olabilir.
Sevgili yazarlar. Bu yazıyı sizi yermek veya suçlamak için yazmadım. En çok istediğiniz şeyin okuyucularınızı mutlu etmek olduğunun gayet farkındayım. Ve bunu başardığınıza da inanıyorum. Yalnız sizden tek istediğim bel altı konuşmalar ve kıskançlık konusunda daha dikkatli davranmanız. Bazı kitaplarda çiftimiz tanışır, bir süre sonra bel altı konuşmalar başlıyor, bu gayet normal. Bu şekil yazan sadece Türkler değil.
Ama bazı kitaplar var ki daha çiftler tanışmamış, erkek başlıyor sözlü veya fiziksel tacize. Ve kitap boyunca erkek, kızı bu yöntemle kendisine aşık ediyor sadece. Ayrıca okuyucular, kadınını her şeyden kıskanan erkek inanın bana göründüğü kadar eğlenceli değil. Tam aksine korkutucu bir durum.
İşte buna çok dikkat etmeniz lazım!!! Kitaplarınızı okuyan sadece ben ve benim yaşımdan büyük olan kişiler değil. Gençliğe yeni adım atmış olanlar da eğlenmek, kafalarını rahatlatmak için sizin kitaplarınızı okuyorlar. Bu tarz erkekler ister istemez onların kafasında bir şekil oluşturuyor ve o erkeklerin gayet normal olduğunu düşünüyorlar. Fakat siz yazarlar da benim gibi onların yanlış karakterli olduğunu çok iyi biliyorsunuz. İleride onlar için olumsuz sonuçlar doğurmamak için bir kez daha söylüyorum:
LÜTFEN, LÜTFEN YAZARKEN DAHA DİKKATLİ OLUN!!!
Bu yazıyı okuyanlara şimdiden teşekkür ederim. Sizin de görüşlerinizi okumaktan mutluluk duyarım 😊
O klişe de aklımdaydı fakat bunu yabancı yazarlarda da sıkça gördüğüm için eklemekten vazgeçtim. Fakat iyice aptallığa doğru hareketler sergileyen baş karaktete ben de katlanamıyorum.
ReplyDeleteAçıkçası postun başlığına tıklarken aklımdan çok farklı kitaplar geçti, yazıyı okurken kendime güldüm :D Böyle Aşkı Memnu, Mai ve Siyah, ne bileyim Canan, Dudaktan Kalbe filan geçti gözlerimin önünden :D -Eski kafalı muggle. Hiç çağdaş yerli aşk romanı okumadığımı fark ettim ama bahsettiğin klişelerle dolularsa çok şey kaçırıyormuşum gibi gelmedi ne yalan söyleyeyim :D Yine de kitlesi büyük galiba, renkler ve zevkler işte :')
ReplyDeleteYazımın farklı bir düşünce üreteceğini tahmin etmezdim ama düşünceni sevdim :) Türk klasiklerine laf etmem ve ettirmem. Eksikleri vardı ama o zamanlar ilklerin yaşandığı bir dönemdi ve şimdikilere göre yazılma amaçları çok farklıydı.
DeleteÇok değil, hiçbir şey kaçırmıyorsun. İnşallah ileride daha orijinal konular yazılır ve okuyucuların yaşı daha dikkate alınır :)
Romantik kitap okumayı ben de seviyorum ama biraz bu klişelerden dolayı biraz da kötü kitaplara denk geldiğim için türden soğudum. Biraz ara vereceğim okumaya, tamamen vazgeçemem :-)
ReplyDeleteBenim en sevmediğim iki klişeden biri dediğin gibi erkek karakterin aşırı zengin olması. Memurlar, işçiler öğrenciler aşık olmuyormuş gibi erkekleri hep iş adamı ve holding sahibi yapıyorlar. Diğeri de erkek, esas kızımızı tanıyana kadar bir sürü ilişki yaşamış olsa da kimseyi böyle sevmemiştir, o çok farklıdır ve erkeğimizi değiştirir. Çok sıkıcı :-(
Bana göre 2012'den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Eskiden yayınevleri en güzel yazarları seçip, en güzel kitapları yayınlıyorlardı. Sonrasında başka türler popüler oldu, Wattpad derken şu an eldekilerle yetinmek zorunda kalıyoruz veya güzel bir tane çıksın diye medet umuyoruz. :(
DeleteErkeği değiştiren kız klişesi de aklımdaydı ama yabancılarda da bolca gördüğüm için katmamıştım. O klişe yerine göre güzel oluyor yine de dediğin gibi çoğu zaman sıkıcı.
Sanırım kadınlar erkeğin kendisini kıskanmasını matah bir şey sandıkları sürece hikâyeler bu şekilde gidecek. Benim de tüylerimi diken diken yapıyor :(
ReplyDeleteAaa,ben senin yorumunu nasıl görmem,ne kadar ayıp! Çok haklısın,bizden şu ana kadar bu klişenin ötesine çıkmış birini göremedim maalesef :(
Delete