Gece Karanlığındaki Yabancılar
St. Giles Hayaleti olarak bilinen maskeli intikamcı gölgelerde yaşamaktadır. Tek amacı Londra’daki masumları korumaktır. Fakat bir gece, korkusuz bir genç kadınla karşılaşır. Genç kadın silahını ona doğrultmuşken Hayalet onun karısı olduğunu anlar.
Aşık Olduklarında
Leydi Margaret Reading bir söz vermiştir: Sevdiği adamın hayatına son veren St. Giles Hayaleti’ni öldürecektir. Londra’ya, düğün gününden beri görmediği kocasına döndüğünde Margaret maskenin ardındaki adamı tanımaz. Atılgan, karizmatik ve tehlikeli St. Giles Hayaleti, Margaret’ın beklentilerinin çok ötesindedir.
En Büyük Tehlike Tutkudur
Aralarındaki tutku alevlendiğinde bu iki yabancı istediklerinden çok daha fazla sırrı açığa vurmaya başlar. Ama Margaret gerçeği, Hayalet’in kocası olduğunu öğrendiğinde oyun bitecek, oyuncularsa onları kavurabilecek arzuya teslim olmak zorunda kalacaktır…
“İntikam Maskesi Hoyt’un sınırsız hayal gücünün bir kanıtı. Okurlar bu kitaba bayılacak.”
-RT Book Reviews-
“Hoyt’un derin duygularla dolu, okurların yüreğine dokunan bu hikâyesi tatlı olduğu kadar heyecan verici.”
-Publishers Weekly-
KİTABI OKUMAK İSTEYENLERİN BAKMAMASINI TAVSİYE EDERİM, BOLCA SPOILER VERECEĞİM!!!
Bu seri neden bu kadar güzel? 5. kitaba da bayıldım. Her kitap öncekini aşıyor! Zaten Godric ilk kitaptan beni cezbetmişti ve kendi kitabına sıra gelince bekleyişim arttıkça arttı.
Daha ilk sayfada: "Hoyt hemen olaya dalmış." dedim
Godric kitapta beni oldukça şaşırttı. Daha içine kapanık birini beklerken aslında sadece biraz yönlendirmeyle düzelebilecek bir adam vardı karşımda. Mizah anlayışı da varmış şekerimin. Megs'in onun karşısında baya zorlanacağını düşünmüştüm ama kızı süründürmedi (Tamam süründürdü ama öyle aşırı dramatik, saçma bir süründürüş değildi, oldukça normaldi) hatta Megs'e baya kul köleydi :D
Megs'in de o enerjik hallerine bayıldım. Zaten onu da önceki kitaplardan seviyordum ama diğer karakterlerden daha yüzeysel olarak anlatılmıştı. Bunda ise yaşadıklarını hatırladıkça kahrolsa da büyük oranda depresyondan çıkmış (Depresyon 4. kitapta görülüyor sadece) , ne istediğini bilen bir kadın vardı.
Yukarıda da dediğim gibi Godric, Megs'e karşı oldukça ılımlıydı ama Megs'e tamamen hak versem de Godric'e açılması tahminimden çok zor oldu. Eski sevdiceğini öne sürerek araya mesafe koyanın Godric olacağını düşünmüştüm. Jeton geç düşse de Megs doğru olanı gördü. Godric'e ise bayıldım. Megs için yaptıkları, kendini gösterme çabası... Kısacası çok güzel sevdi Megs'i. Kıskançlığı da bir o kadar tatlı ve oldukça normaldi. Bir kitaba kıskançlık katacaksanız işte bana böyle şeylerle gelin!
Megs'in Hayaleti öğrendikten sonraki tavrı da şaşırtıcıydı. Normalde Godric'in çıkarcı olduğunu düşünmesi ve ondan nefret etmesi gerekir ama Roger'ı öldürmüş olabileceği düşüncesi aklının ucundan geçmedi. Godric'in bunu yapmayacağını bildi. Valla bravo Megs, bu davranışınla iyice sevdirdin kendini.
Önceki kitabı okuyanlar Roger'ın neden öldüğünü az çok tahmin etmişlerdir. O sebepten olsa da açıkçası kendisinden bir pislik çıkmasını bekledim ama pisi pisine öldüğü görülüyor. Kötü adam klişesine girmediği için Hoyt'a teşekkürler.
Ama benim çift seçimim çok zorlaştı :D Favorim Winter/Isabel olsa da Godric/Megs de harikaydı yahu! Hanginizi ponçik manyağı yapayım ben 💕
Durun şimdi, Winter dedim, ona da bir paragraf açayım. Kendisini gördüğüm ilk an gözlerimden kalpler fışkırdı, dudaklarımda sırıtış belirdi. Ve kitap boyunca da ona karşı bu tutumum devam etti. Gözlerinden neşe okunuyordu yine de bazı şeyler hiç değişmiyor:
Makepeace yerlere kadar eğilmektense her hanıma başıyla selam vermeyi tercih etse de ne Sarah ne Elvina teyze bundan rahatsız olmuşa benziyordu.
Ama ben oldum :D Winter, eşitlik ilkene bayılıyorum ama burada öküzlük yaptın sanki 😅 Ama kendisine de azıcık kızgınım. Nadir de olsa hayaletliğe devam etmesini beklerdim. Godric'e bilgi bakımından yardımcı oldu ama kendisinden birazcık aksiyon beklemedim desem yalan olur. Bütün işi garibime yıktı. Kendisi bu kitaptan sonra görünmeyecek diye hatırlıyordum, şükür ki sonraki kitapta da varmış. Ondan sonra 9. kitaba kadar yollarımız ayrılıyor.
Gelelim benim için önemli olan, Winter'dan sonra merakımı acayip cezbeden diğer karaktere. Allah'ını seven bana çevrilmiş bir şekilde Artemis'in kitabını atsın! Ya,ben resmen bayılıyorum bu hatuna! Bu sefer zeki kızımızın duygusal yanlarını görüyoruz. Gelecekte kocası olacak o herifi de -Maximus- dövmek istiyorum. Soğuk nevale! Ruhsuz ayı! Yeminle oraları okumak kalbimi sızlattı. Nasıl bir geçmişi var bu Artemis'in? Meraktan çatlamaya başladım! Allah'ım lütfen sıradaki kitap -yani Artemis'in- Tüyap zamanına kadar çıksın!
Size bir soru. Daha önce ilk görüşte bir karakter için ağladınız mı? Ben yaşadım! Apollo Graves, Artemis'in ikiz kardeşi. Heh, Artemis yetmedi, şimdi de sen çıktın başıma! Sadece 3 sayfacık göründü ama o ne güzel kardeş sevgisidir! İkisinin birbirlerine olan sıcacık ilişkisi o 3 sayfada ne güzel anlatılmış. Galiba Graves Kardeşlerde baya ağlayacağım gibi duruyor.
Ağlamak demişken, Hoyt öyle bir kitap yazmış ki resmen duygu yoğunluğu. Sayesinde gittim en saçma yerde ağladım. İkilimizin son yatak sahnesinde. Tepkimse şuydu "Godric, bana bunu yapma, ben kitaplarda ağlamaktan nefret eden bir insanım. Zaten kitap yoğun duygusallıkta, senin bana yaptığın iyi mi oldu?" Godric, yani ağlayacak tam yeri buldun, beni de ağlattın vicdansız! Zaten son 2 kitaptır ağlama seansları yaşıyorum. Herhalde 6. kitapta o konuda iyice coşacağım.
Şimdi, rahatsız olduğum yerlere azıcık giriş yapayım. Seride hoşlanmadığım kişi Yüzbaşı James Trevellion. 3 kitaptır öyle ilgi çeken bir yönü yok, elinden pek iş gelmiyor, öküz Maximus'tan daha fazla canımı sıkıyor. Dün kitabı okurken acı gerçekle de karşılaştım. 8. kitabın çok sevdiklerimden olan Phobe'yi anlattığını biliyordum ama diğer karaktere fazla bakmamışım, meğerse sevdiceği bu yerden bitme olacakmış. Hoyt, seni seviyorum ama bu ikisi olur mu Allah aşkına? Phobe için kitabı merak ediyordum, James o merakı eksilere indirdi. Lord d'Arque desen daha iyiydi.
d'Arque geçen kitapta o kadar cezbetmemişti ama bunda kendisini tanımak istediğimi fark ettim. Sonrasında anca ara kitap olan 10.5 karşımıza çıkıyor ama onda da baş karakter değil. Hem birini de bulmuş gözüküyor. O zaman yazar niye bu karakter sonralarda olmamış gibi davranmış? Ayrıca benim için Joseph Tinbox ve Mary Whitsun da merak konusu. Hoyt 12'de bitireceğim dedi ama bu 3 karakter öyle kaldı mı şimdi?
Serinin ilk 3 kitabı orijinal adlardan çevrilmiş. 4 ve 5 farklı bir şeye dönüşmüş. Gerçek ismi "Lord of Darkness" olan kitabı git İntikam Maskesi olarak değiştir. İsmini hiç beğenmedim, kitapla uyuşmuyordu. Bu isim sonraki kitaba olsa çok daha iyi olurdu.
Bu kitap, aşk romanı yazan Türk yazarlara kesinlikle okutulmalı. Aşk romanı yazmanın sadece sevgililerin birbirlerine vıcık vıcık güzel sözler söylemediğinin, karakterlerin sadece fazla aşık ve fazla kıskanç olarak lanse edilmediğinin, sırf karakterleri okuyucular sevdi veya okuyuculara sevdireceğim diye 500'leri geçen sayfalara gerek olmadığının çok güzel örneği İntikam Maskesi.
PUANIM 10/10 (5'lik sistem bana göre değil, bundan sonra 10 üzerinden değerlendireceğim.)
Çok merak ettim, roman demek duygular demek dediğin üzere sadece vıcık vıcık aşk sözcükleri, kıskançlık yetmemeli, daha derin duygular olmalı..hayaletli öyküleri severim. Çok teşekkürler:)
YanıtlaSilYazar son 4 romandır derin duygu konusunda acayip kendini geliştirmiş, karakterler de ilgi çekici. Sevmemek çok zor :D
YanıtlaSilValla yabancılar romantik kitap yazmakta bizden çok daha iyiler. Bizimkilerin yazdıkları Türk dizilerinin kitaplaştırılmış hali.
Seri türü kitap okuyamıyorum :(Ama yine de ilgilimi çekti valla :)
YanıtlaSilBu türde çoğunlukla farklı çiftler üzerine yoğunlaşırlar. Atıyorum bir serinin ilk kitabındaki çift anlatıldı, sonraki kitapta yenisine geçilir. Aslında seri olsalar bile bu özellik sayesinde istediğinden başlamak gibi bir avantaj oluyor :)
SilOnun harici 50 Ton gibi sadece 1 çift üzerinde duran kitaplardan hoşlanmıyorum. Sonuçta aşk kitabı, uzatmak büyüyü bozuyor.
Olur da okursanız seveceğiniz bir kitap olur ☺
St. Giles Hayaleti kelimesini gördüğüm an ,bir merakla başladım ama spoiler demişsin azıcık atlaya atlaya okudum o yüzden:) Serinin diğer kitaplarını peş peşe çok severek okuduğumu hatırlıyorum.Ama maalesef araya zaman girince bende bazı şeyleri unutuveriyorum.Henüz daha elime geçmedi kitap ama en kısa zamanda okumak istiyorum birde böyle iştahla yazılmış yazını okuyunca benim de canım çekti 😍
YanıtlaSilGoogle+ da rast geldim yazınıza ,bana da beklerim ^^
Paylaşım için teşekkürler💐
Asıl ben okuduğun için teşekküt ederim ve spoilerda abartıya kaçtığım için de özür 😅 Konu bu seri olunca kendimi tutamıyorum :D Keşke yayınevi çevirme zamanında daha özenli olsa. Bunda hafif bağlantılar olduğu için benim de unuttuğum şeyler oluyor :(
SilHemen geldim yanına 😘
bu yazdığının konusu iyimiş de tüm serinin konusunu bi özetlesene bir iki cümle içindee :)
YanıtlaSilSt. Giles Londra'nın en kötü sokağıdır, her türlü kötülük mevcut. Orada bulunan kimsesiz çocuklar için derme çatma bir yetimhane bulunmaktadır. İlk kitapta orada çalışan Temparance karakterinin Lazarus isimli aristokratla anlaşarak zamanla aralarında bir şey olmasını konu alıyor. Temprance Lazarus için metresinin katilini bulacak, o da yetimhane için bağışçı. Seride bir de St. Giles Hayaleti diye biri var. İnsanların oldukça korktuğu, iyi söylentiler olmayan bir hayalet.
SilDiye başlayıp sonrasında farklı karakterleri ve konuları ele alıyor. Seri 12 kitap+3 novelladan oluşuyor. 3. kitap en iyisi olarak bilinir ki gerçekten efsanedir.
Hatun hakikaten yazmış ama. Öyle vıcık romantizm yok,yeri geldi mi boğaz düğümleten, heyecanlandıran bir seri. Seri ilerledikçe karakterlere daha bağlandım. Hele Winter, Godric ve Artemis'e (yanlış anlaşılmasın Artemis'in karakterine bayılıyorum :D) baya hastayım
2 cümle dedin yine aştım kendimi 😅