Şehir parkında, vahşice katledilen on bir yaşındaki bir erkek çocuğunun cesedi bulunur. Görgü tanıklarının ifadelerine göre katil, İngilizce öğretmeni, şehrin Küçükler Beyzbol Ligi’nin koçu ve herkesin çok sevdiği Terry Maitland’dır. Parmak izi ve DNA sonuçlarıyla desteklenen diğer kanıtlar da tartışılmaz biçimde onu işaret etmektedir.
Bu korkunç cinayetin dehşete düşürdüğü Dedektif Ralph Anderson, eskiden kendi oğlunun da koçluğunu yapmış olan zanlının, bir beyzbol maçının ortasında, herkesin gözü önünde tutuklanması emrini verir. Ne var ki, Maitland cinayetin işlendiği gün başka bir kentte bir konferansta olduğunu iddia eder ve bu, ilerleyen günlerde tanıklarla, kamera görüntüleriyle doğrulanır. Ralph Anderson ve Bölge Savcısı Bill Samuels bu şaşırtıcı gelişmenin yarattığı çelişkiyi çözmek için delillerin izini sürmeye devam ederken, cinayeti aydınlatmaya çalışan herkes
bilinmezliklerle ve tehlikelerle dolu bir anafora doğru sürüklenmektedir. Stephen King yine hayal gücünün sınırlarını zorluyor, yine usta bir
hikâye anlatıcısı olduğunu kanıtlıyor…
***********************************
Evet, ben de şoklardayım, sonunda bir kitap yorumu ile sizlerleyim. Bu yazıyı yazmak için neredeyse 5 ay beklemişim. Yanlış anlaşılmasın, kitabı okumamın üzerinden 2-3 gün geçti ama bir önceki kitap yorumum ile bunun arasına 5 ay kadar bir boşluk bırakmışım.Gönül isterdi ki okuduğum bu King kitabını da beğendim diyebileyim. Fakat okuduklarım arasında açık ara en sıkıldığım kitabı Yabancı oldu. Benim gibi kitabı pek beğenmeyen kişiler arasında bir ortak özellik fark ettim. Aslında kitabın başlangıcı oldukça ilgi çekici ve bir yere kadar okudukça okuyasınız geliyor. Fakat o noktayı geçtikten sonra kitap durağanlaşmaya başlıyor ve sonunun nasıl bağlanacağını da kolayca tahmin ettiğiniz için kitabın büyüsü kayboluyor. Benim için sıkıcılaşmaya başladığı nokta Terry'nin mahkeme bölümünden sonrasıydı. O kısımdan itibaren önce bir süre kitaba birkaç gün ara verdim. Devam ettiğimde ise anca 50 sayfa kadar okuyacak şekilde ilerledim. Bir de Yabancı'nın kitapta daha çok yer kaplamasını isterdim. Okuduğum King kitapları içindeki en zayıf kötü karakter kendisi olabilir.
İtiraf edeyim, Bahar Şenliği'me eklememiş olsaydım kitap yarım kalanlarım arasında yer alacaktı. Şenlik olunca kendimi bitirmek için zorladım diyebilirim. Pek sevmememin nedeni polisiye türü ile fazla aramın olmaması olabilir. Polisiyede sadece Agatha Christie okuyabiliyorum ne yazık ki.
hımm kuzey polisiyelerini öğütlerim. camilla lackberg, arnaldur indridason, joe nesbo gibi. kuzey polisiye dizileri de çok iyi. örnek, forbrydelsen, bron broen. vee ingiliz polisiyesi jane casey çok iyiiii :)
ReplyDeleteGenelde kuzey polisiyelerin daha iyi olduğu söylenir. Sen de bunu teyit etmişsen doğrudur. Eldekileri bitirebilirsem önerilerinden birine başlarım :) Tavsiyeler için teşekkürler :)
DeleteOkumadığım bir kitap ama inceleme olarak sürekli karşıma çıkıyor. Paylaşım için teşekkürler :)
ReplyDeleteKing ne yazsa okuduğum için bunu da okudum tabi.. belki tatilde plajda okuduğum için beni hiç sıkmadı sevdim sonuçta.. ama evet yabancı daha çok görülebilirdi.. daha önceki kitaplardan karakterler görmek de beni mutlu ediyor tabi bir de...bence bu dedektifi de yine görebiliriz..
ReplyDeleteYabancı'yı beğenenler oldukça fazlaydı, sanırım ben beklentiyi yüksek tuttuğuma pek sevemedim. Bütün küllüyatı okumadığım için bilmiyorum ama sadece Holly'nin okuyucu karşısına yeniden çıktığını biliyorum. Anderson'u kast ediyorsanız ben de onu yine görmek isterim :)
DeleteBu kitaba yönelik bende olumsuz yorumlara rastlıyorum. Yazar olarak Wulf Dorn ve Sebastian Fitzek'in kitaplarını tavsiye ederim.
ReplyDeleteDorn'a bir daha yaklaşacağımı sanmıyorum :D Yazdıkları bana çok basit gelmişti. Ama bir gün Fitzek'e şans vermek isterim. Umarım Dorn'dan daha şaşırtıcı bir kalemi vardır. Tavsiyeler için teşekkürler :)
DeleteLise yıllarımda çok okumuştum King i ama artık ilgimi çekmiyor nedense, yine de hayal gücü muhteşem bir yazar
ReplyDeleteKesinlikle inanılmaz bir hayal gücü var. Bu yazarı okuyabildiğimiz için çok şanslıyız :)
DeleteBen pek polisiye okumuyorum, sizin yorumunuz da beğenmediğiniz yöünde, beklesin o halde bir yerlerde. Hele bu dönemde durağan bir kitap sanırım tercihim olmayacak. Güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık.
ReplyDeleteTeşekkürler. King'in sevdiğim diğer kitaplarına kıyasla daha tahmin edilebilir olması ve bir yerden sonra uzadığını hissetmem sonucu favorilerim arasına alamadım kitabı ne yazık ki :(
DeleteBu yazarı hiç okumadım. Seveni çok ama gerilim türünü pek sevmediğimden yollarımız kesişmedi. Eğer bir gün okumak istersem daha bilinen ve sevilen eserlerinden biriyle başlayacağım.
ReplyDeleteBu arada başlığını okuyunca aklıma King romanı gelmemişti. Yabancı isminde ne çok kitap var? Klasiğinden tut historicala kadar. Yazarlar bu kelimeyi seviyor anlaşılan.
Doğrudur, ben de polisiye sevmediğim için okumadığım yazarlar mevcut. Bir Wulf Dorn'un birkaç kitabını okumuştum ama herkesin anlattığı kurgu yeteneğini görmedim. Evet, Yabancı ismi yazarlar arasında oldukça tutuluyor :D
DeleteAgatha Christie'yi ben de çok seviyorum. King biraz ürkütücü yazıyor diye duymuştum. Biraz önyargılıyım o yüzden. :(
ReplyDeleteTabi durum kişiden kişiye değişiyor ama ben bugüne kadar okuduğum hiçbir kitabından korkmadım. Okuduklarım arasında Kujo üzmüş, Sadist germiş, Hayvan Mezarlığı da karakterlerin psikolojisi bakımından başarılı bulmuştum.
DeleteBunu okumadım King çok severim ama bazen konuyu çok uzatıyor değil mi :)
ReplyDeleteBen daha çok bizi ilgilendirmeyecek detaylara boğmasını sevmiyorum. Bir karakterin en sevdiği yemeğinden tut, hikayeye etkisi sıfır olan ufak anılarına kadar :D
DeleteStephen King'den sadece O (it) kitabını okudum.
ReplyDeleteSayfa sayısından ötürü ürküyorum ve başlayabileceğimi zannetmiyorum :D
DeleteKesinlikle öyle.Sanırım ben de dedektiflik hikayelerine daha sıcak yaklaşıyorum :)
ReplyDelete