Bridgerton (Yapımcıların Verdiği İsme Bakmayın, Aslında Dizinin Gerçek Adı FEARIGTON): Yorum Bölüm 1

 

 

Hatırlarsanız yaklaşık 3 hafta önce adını söz ettiğim tuhafımsı dizi hakkında bir ön inceleme yazısı yazmıştım. İlk kez okuyacaklar ve yeniden gözden geçirmek isteyenler için sizi şuraya alayım. 25 Aralık'ta dizi çıktı, izlemekten çok gözden geçirmemi yaptım, Şule Uzundere Blog ile aramızda kısa bir değerlendirme yaptık ve bugün de dizi kadar acayip geçecek bir yazı ile sizlerle buluşmuş bulunuyorum. Söz vermeyeyim ama dizi ile ilgili biri "dizi-kitap" karşılaştırması, öbürü de "şakalar-komiklikler" olacak şekilde 2 yazı daha yazmayı düşünüyorum. 

 İYİ YÖNLER

1) Ön inceleme yazısında sizlere oyuncu kadrosunu görünüşleri açısıyla daphne hariç (kızımız anthony çirkinliğinde olmalıydı, bu bacı 8 bölüm boyunca güzelliği ile mest etti) beğendiğimi söylemiştim. Diziden izlediğim kadarıyla hepsi rollerinin hakkını vermiş. Rolüne uymamış dediğim bir kişi yoktu.

2) Kitaptaki seride kardeşlerin görünme sıralamasını yaparsam: "Colin>Anthony>Hynacith>Eloise>Benedict>Daphne>Gregory>Francesca" şeklinde sıralarım. Neden bunu belirtme ihtiyacı hissettim? Normalde serinin 3 kitap olması planlanıyormuş. Quinn, büyük ihtimalle "daphne-anthony-colin" üçlüsü hakkında yazıp seriyi noktalayacaktı fakat okuyucular aileyi aşırı sevince diğer kardeşlerin hikayelerini de yazmaya karar verdi ama Benedict hariç diğer 4 kardeşin hikayelerini biraz ıkınarak yazdığını söylesem yalan olmaz. Francesca ve Gregory zaten benim kanayan yaralarımdır ama şimdilik onları bir kenara koyuyorum. Benim asıl gelmek istediğim nokta Benedict ve Eloise.  Sizi bilmem ama seriyi okudukça "Aslında yazar bu iki karakterin derinliklerine daha çok özen gösterseydi hikayelerinden daha neler çıkardı, keşke yazar bu ikisine hiç olmazsa hynacith özenini gösterseydi" demişimdir hep.

 Dizi bu dileğimi duymuş olacak ki dahpne ve anthony beyinsizlerinden sonra bu ikiliye odaklanmış. Oyunculardan sonra dizinin gerçek anlamdaki tek iyi yönü Benedict'e-Eloise'e sonunda beklenen değeri göstermesi olmuş. Yetmemiş, bu ikiliyi hem ayrı olarak güzelce ele almışlar hem de ikisinin birlikte bulunduğu sahneleri çok güzel yazmışlar. İkisinin arasındaki kardeşlik bağı şahane şahane şahane!!!

3) Kitaplarda ucundan okuduğumuz Eloise-penelope arkadaşlığının dizide daha detaylı anlatılmasını da sevdim.

4) Açıkçası colin'in "daphne ve anthony'i de" geçerek dizinin başrolü olmasını bekliyordum ama öne çıkan 5 kardeş arasında en az ilgiyi ona vermişler. colin, bir başka salak olan marina'nın hikayesinin yan karakteri olmuş sadece. 

5) anthony ve colin'den millet kusursuzluk bekliyormuş, ben bunları duyunca şok oldum. Benim seride gördüğüm anthony, ailem ailem diye bağırsa da ailesi ile alakası sıfır olan, oldukça sorumsuz, her bir şeye bağırıp çağıran, şımarık bir velettir. colin ise yazarın bize aktardığının aksine ne laf cambazıdır ne de uyanığın önde gideni. Kardeşleri arasında daphne'den sonra gelen ikinci  salak, erkekler arasındaki en çene çalan, yakışıklılığından başka bir özelliği bulunmayan, (kime göre neye göre, bana göre oldukça sıradan bir herif) bir karakterdi benim için. Dizi o açıdan da tam istediğimi vermiş, daha doğrusu birebir kitaptaki anthony ve colin'i bize aktarmış. anthony tam hayalimdeki gibi sopalık, tipi her bölüm kaydıkça kayan; colin ise her bölümde daha da salaklaşan biri olarak karşımıza çıkıyor. Millet neden bu ikiliden kusursuz erkek modeli beklemiş inanın anlamadım. 

6) Karakterleri kitap/dizi karşılaştırması dedim de bence dizi o konuda da genel olarak başarılı olmuş. Sadece fearigton ailesi (evet, her bir üyesi, penelope de dahil), Benedict ve Lady Danbury olduklarından biraz farklı anlatılmış.

7) Eklenen karakterler içinde sadece Cressida olmuş dedirtti. Ben senciyim kızım, keşke o daphne denen şıllığı topluma rezil etseydin, yeminle içimin yağları erirdi! O Bridgerton denen ailenin b... batışını izlemek zevkli olurdu.

8) Lady Whistledown'un kimliğini sürünmeden, üstüne kitaptaki kişi olduğunu öğrendiğime çok sevindim. Tahminimce "2. sezon çekemezsek biz kimliği öne sürelim." demişler

9) Size bir itirafta bulunayım. Ben eski dönemler hakkında belgesel olmadığı sürece izlemeyi hiç sevmem. Anladığım kadarıyla insanlar dönem dizisi izleyince daha karamsar tonlarda dekorlar, kıyafetler görmeyi bekliyorlarmış. Dizinin siyahi oyuncular oynatmasından sonra en çok bu kısmı eleştirilmiş. 

 Seriyi okuduysanız beklemeniz gereken asıl tonlamalar pastel veya bazı kısımlarda oldukça canlı renkler olmalıydı. Yapımcılar o kısmı iyi kotarmışlar. Çizgiler günümüz modasına yakın gibi dursa da o dönemin dikimine uygun geldi bana. Sadece daphne'nin bazı kıyafetlerini biraz tuhafsadım. 

 Çekim için kullanılan renk tonlamaları da güzel, dış manzaralar da tamam ama ev dekorları olmamış be! Özellikle Bridgerton ailesinin evinin dış kısmı 1810'ler değil 1940'ların mimarisine sahipti.

 Kötü yönlerine yarın değineceğim.

Yorumlar

  1. Ben ikisini de sevmiyorum. Geçen sene Oscar adayı olmuş diye The Favorite filmini izledim, izlemez olaydım. 2. yarının birazını izleyip +18 sahnelerin dozu kaçınca "başlarım filmine" deyip salonu terk etmiştim :D

    O okuma isteği bende de mevcut. Bir şeyi ilgimi çekmediğinden izlemem/okumam ama kim ne eleştiri yapmış onları okumaya bayılan kafadan çatlağın biriyim :D
    Bence yarınki yazı daha hoşuna gidecek. Bir şeyi olumsuz eleştiriyorsam sıkıcı olacağına biraz saçmalayan bir dil kullanarak o yazıyı eğlenceli bir hale dönüştürmeye çalışıyorum genelde. Yarınki yazı bugüne kadar yazdığım en saçma yazı olarak blog tarihine geçecek :D

    YanıtlaSil
  2. Eski dönemleri seviyorum ama her şeyi de izleyemiyorum, ilgimi çekmesi lazım. Bazen çok sıkılıyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dönem dizileri/filmleri izlemeye alışamayan ben iş kitaplarına gelince tam br canavara dönüyorum :D

      Sil
  3. İki yazını da gördüm ama henüz diziyi tam olarak izlemediğim için okuyup yorum yapmıyorum. Diziyi bitirdiğim anda burada olacağım:-)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder